Sıra dışı bir dostluktu. Adam bir araştırma görevi için Afrika’da bulunduğu sırada dost olmuşlar. Kadın da bir yıl sonra eşinin yanına yerleştiğinde tanıdı onu. Ama ilk başlarda bundan hiç hoşlanmadı, zira eşini neredeyse sahiplenmiş, kendisini ise dışlamaya çalışıyordu. Bir süre sonra çocukları da kendine bağlamış, kadını tümden dışlamıştı. Hiç anlamadığı halde her sohbete katılıyor, herkes gülerken o da kendince eşlik diyordu. Ama uzun sürmedi kadının ilk baştaki duyguları. Kendini hep dışlanmış hissetse de, minik kalbi sevgiyle dolu bu tuhaf dostu o da sevmeye başlamıştı. Sonunda Afrika’daki görevleri bitip Amerika’ya dönme zamanı geldiğinde, enine boyuna düşündüler; onu vatanından koparmak istemiyorlardı ama ondan ayrılmak da zor geliyordu herkese. Sonunda onu da yanlarına almaya karar verdiler ama önlerinde zor bir dönem vardı: Yasalar gereği, ülkeye kabul edilmeden önce,  hastalık riski taşımadığı anlaşılıncaya kadar karantina altında tutulmalıydı. Bu tecritten haklı olarak çok endişelendiler, ellerinden geldiğince süreci hızlanlandırmaya çalışsalar da ona tekrar kavuştuklarında artık çok geçti, kalbi durmuştu artık. Kadına göre, sevgi dolu o minik kalp terk edilmişliğe dayanamamıştı. Zira henüz çok gençti ve iyi biliyordu ki Afrika papağanları 70 yıla kadar yaşayabiliyordu.

Dostluk ve sevginin evrenselliğini çarpıcı biçimde anlatan bu hikayeyi, felsefi-akademik bir site olan eon.co’da, yazarını ve başlığını haturlamadığım bir yazıda okumuştum. Yakınlarda bir dostun kaybı bu yazıyı yeniden hatırlattı.12 yıl boyunca ailede herkesi kendine bağlayan kedimiz bu dünyadan ayrıldığında, bu derece derin bir üzüntü yaşayacağım aklıma gelmezdi. Zira bir yıl önce henüz 54 yaşındayken kaybettğim kardeşimin tarif acısını tam atlatamamşken, bir minik dostun kaybının beni bu kadar etkileyeceğini düşünemezdim. Belki üst üste gelen acılar biribirini tetikliyor.  

Hep yanımızda olanların varlığını o kadar kanıksarız ki, onun varlığının ne kadar büyük bir nimet ve sıradışı bir hediye olduğunu, hayatımıza ne çok şey kattığını unuturuz çoğunlukla. Oysa sevgiyle bağlandığımız her canlı bizim için sıradışı bir nimet değil mi? Sanki o hep vardı ve hep var olacak; sağlığımız, zorlanmadan alıp verdiğimiz nefes, su, her gün doğan güneş … hep yanı başımızda oldukça değerini yeterince bilemediğimiz nimetler. Bu durum bazen yakınlarımız veya sevdiklerimiz için de geçerli maalesef ve insan olarak ciddi zaaflarımızdan birini oluşturuyor.

Hiç düşündünüz mü, ya onlar hayatımızda hiç olmasaydı? Gelin, sevdiklerimiz hayattayken değerlerini daha iyi anlamak ve şükran duygumuzu hissetmek için, hiç olmazsa ayda bir gün 15 dakikalığına bunu bir egzersize dönüştürelim:

– İlk ne zaman ve nasıl tanışmıştınız, hangi güzel tesadüf veya fırsat sizi karşılaştırdı? Bu kişi çocuğunuz ise, ne zaman doğmuştu?

– Zihninizde iyice canlandırın o anı. O gün neler hissetmiştiniz?

– Sevdiklerinizle sizi şu koca dünyada buluşturan her neyse, aslında olağanüstü bir olay, değil mi?

– Onların yokluğunu hayal etmek size neler hissettiriyor? Minnet, şükran, sevgi ve/veya ürperti?

Bu duyguları iyice fark edin ve içinizden geldiği gibi kısaca yazın.

Yaşayanlar için yaptığınız bu egzersizi, kaybettikleriniz için de biraz değiştirerek (soruları tersinden sorarak) yaptığınızda içinizi ısıtacak, acılarını hafifletecek belki. Bunun için egzersize şöyle başlayın:

– Sizi buluşturan o güzel fırsat hiç olmasaydı, hayatınız nasıl olurdu?

– Bu çocuğunuzsa, ya hiç doğmamış olsaydı?

– Sevdiğniz kişi, ya hiç olmamış olsaydı?

Şimdi kaybıyla büyük bir acı yaşıyorsunuz. Elbette zor. Ama bir de şöyle düşünün: Varlğıyla hayatımıza o kadar şey katmıştı ki, kaybının acısına rağmen, hayatımızda hiç olmamış olmasını da asla dilemeyiz, değil mi? Gözyaşlarıyla da olsa her hatırladığımızda içimizi ısıtacak onca güzel anılar varken, bunların hiç olmamış olması daha büyük bir boşluk değil mi?

Seygiyle kalın.

Comments to: YA O HİÇ OLMASAYDI?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Attach images - Only PNG, JPG, JPEG and GIF are supported.

Login

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.