” Yanlış batılılaşma ,modernizme büründürülmüş yozlaşımlarımızdır. ”
– Fırat Can Ayvaz
Modernleşme ile yanlış batılılaşma ülkemizde sıkça karıştırılan iki kavramdır. Karıştırılırken iç içe geçirilmiştir.Bir çok toplumsal düzensizliği de beraberinde getirdiği farkedilememektedir. Bu durum uzun ve kısa vadede toplumsal bilinç intiharlarına neden olmaktadır. Modernleşme adı altında bize dayatılan kimi zamanda bizim dış dünyaya dayattığımız olgular aslında bir anlam kargaşasının bir ürünü. Çünkü hepsi daha doğrusu bir çoğu yanlış batılılaşmanın olguları. Günlük hayatta adını çağdaşlık koyarak attığımız bir çok adım bizleri farkında olmadan uçuruma sürükleyen yanlış batılılaşma uygulamalarıdır. Burada dikkat edilmesi gereken şey bu iki olgunun ayrımlarını farkedebilmektir .Batılılaşma modernizmi içinde barındırır bana göre. Yanlış batılılaşma ise modernizme büründürülmüş yozlaşımlarımızdır. Atmamız gereken adımlar ; uygulamalarımızla ,davranışlarımızla modernizmin etkilediği batıyı örnek almaktır. Bu sayede yanlış batılılaşmadan toplumumuzu koruyabiliriz. Aksi halde batının tüm yanlışları modernizim görüntüsünde bize giydirilmiş olur. Bu ise bizi ateşe atmaktan ,kültür mirasımızı ve değerlerimizi ve de bağlılıklarımızı kaybetmekten başka bir işe yaramaz.
Benim örneğim büyük şehirin yoğunluklarında, kalabalıklarında yitirilen kişiliklerimiz, değerlerimiz, benliğimiz üzerine modernizm örtüsü geçirilen kayıplarımızdır aslında. Kayıp giden batının ateşinde dans etmek zorunda bırakılan gençlik ,toplumun açıktan açığa bir kültür erozyonuna uğradığının açık bir kanıtıdır. Her istediğini yapmak ,dilediği gibi sorumluluk ve aidiyet duygusundan yoksun olarak yaşama isteği bir hak değildir. Adına modernizm denmemelidir. Bu durum kültürel kayıp ve yanlış batılılaşma örneğidir. Kimsenin özgürlüklerinin kısıtlanması taraftarı değilim. Kaybolmuşlukların, insanı kimlik bunalımına iten kalabalıkların yalnızlıkların , İstanbul’un arka sokaklarında yitip giden gençliğin sorumlularının karşısındayım. Toplumu toplum yapan kültürümün taşıyıcısı dediğim hiçbir aile çocuğunun böyle bir ateşle oynamasını istemez. Bilirki o yanarsa kendisinden eser kalmaz. Kalmayan eserinde mimarisi olmaz ve sonuçta yok olmaya mahkum oluruz hep birlikte.
Birbirinden kopuk, ailesinden kültür ve düşünsellik anlamında uzak, bırakın başkalarını her şeyden önce kendinden kopuk ,gece ile gündüz kavramını zıt yaşayan bütün bunları yaparken yaşadığının farkında olmayan bir tehlikeli nesle doğru gidiyoruz. Zaman zamanda tam ortasındayız bu yangının. Birlikteliğimizi ,sevgi kavramını, bağlılık ve aidiyet duygusunu yitirmiş yanlış batılılaşma kurbanı bir nesil yani patlamaya hazır bir bomba yanıbaşımızda. Eğer dur diyemez isek yıkık hayatlar, yitip giden Özgecan’lardan başka bir şey kalmayacak hayatlarımızda. Canı için can verecek ailelerden, çocuğunun doğumundan sonrasına karışmayan ailelere doğru hızla gitmekteyiz ne yazıkki. Bu toplumsal yok oluşa hep birlikte dur demeliyiz. Yaşanılası bir dünya, gerçek modernizm , çağdaş kültür ancak o zaman inşaa edilebilir ancak o zaman millet olarak daha özgür oluruz. Ve ancak ozaman iyileşiriz.
” Bazıları ışığın, bazıları gölgenin peşine düştü. ” – T. S. Eliot
No Comments
Leave a comment Cancel