Müzik, yaratıcı düşünme, daha iyi bir insan olma ve
huzurlu bir toplum arasında nasıl bir bağ var?
Eğer yeterince önemsiyorsan yaşayanları,
Haydi, iyileştirelim dünyayı
Michael Jackson
Kuşlar neden öter, özellikle de sabahları? Amaç iletişim, eş bulma veya bir tehlikeyi (avcı) haber vermek mi? Kuşların bu amaçlarla öttüğü biliniyor. Pekiyi, sürü halinde yaşayan kuşlar her sabah neden hep bir anda, koro halinde öter? İzlediğim bir BBC belgeselinde, David Attenborough’ye göre henüz bunun sırrı çözülememiş. “Güne başlamanın en iyi yolu şarkı söylemektir. Mümkünse hep beraber” demek istiyor olmasınlar, ne dersiniz? 🙂
Müzik, yani “duygu ve düşüncelerin ses veya ritim yoluyla aktarılması”, yalnız diğer canlılarla ortak yönümüz değil, en güzel ve tutkulu bir evrensel dil olmasıyla da eşsiz bir değer.
İlk dinlediğiniz andan itibaren sizi saran, zihninizde hiç bitmeyecekmiş gibi yankılanan şarkıları bilirsiniz. Tanburi Cemil Bey’in “Çeçen Kızı”[1], Itri’nin “Nevâ Kâr”ı[2] veya güzel bir “duygu ve düşünceyi” ses yoluyla aktaran herhangi bir şarkı, alıp götürmez mi sizi başka âlemlere birkaç dakika içinde.
Müzik, duygu ve düşünceleri taşıyorsa, hayatımızdaki yeri hoşça vakit geçirmenin çok ötesinde demek. Müziğin bu yönünün yeterince farkında mıyız? Burada bahsettiğimiz, çok eski zamanlardan beri denenmiş ruhsal sorunların müzikle tedavisi değil, sağlıklı ve normal insanların duygu durumuna etkisi.
Yalnız anlık mutluluklar için değil, yaşam boyu “iyi olma hali”mizin de bir parçası olabilir mi müzik? Sıkışan trafikte ortamı çekilir kılan bir bâd-ı sabâ hissi, mesela? Dahası, bizim daha iyi bir insan olmamıza yardımcı olur mu? Trafikte birine yol vermeye sevk edecek bir sükûnet, sözgelimi. Haydi, biraz daha ötesini düşleyelim … dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek insani düşüncelerin taşıyıcısı olamaz mı müzik? Michael Jackson’ın “Heal The World”[3] şarkısını hatırladınız mı? Biraz serbest bir çeviriyle, şöyle seslenmişti:
Bir yer var kalbinde, biliyorum ki sevgidir o
Ve bu yer, çok daha parlak olabilir bir yarından
Gerçekten uğraşırsan eğer, göreceksin
Hiç de lüzumu yok ağlamanın
Bu yerde hissedeceksin
Acı ya da hüznün olmadığını
…
İyileştirelim dünyayı, sağaltalım
Onu daha iyi bir yer yapalım
Senin, benim ve tüm insanlık için
İnsanlar var ölmekte olan
Eğer yeterince önemsiyorsan yaşayanları
Haydi, iyileştirelim dünyayı
Senin ve benim için
…
“Kitaplar dostlar gibidir, iyi seçilmeli” diye bir özdeyiş hatırlıyorum. Bu sözün müzik türleri için de geçerli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim bir araştırmaya göre, yaratıcı düşünmenin temel bir unsuru olan “farklı/aykırı düşünebilme yetisi” ile müzik arasında bir bağ var.[4] Araştırmada iki grup öğrenciye yaratıcı egzersiz çalışması yaptırılmış. Kontrol grubu sessiz bir ortamda, deney grubu ise çeşitli türde müzik (neşeli/mutlu, sakin ve hüzünlü) eşliğinde çalışmış. Neşeli/mutlu müzik dinleyen grup bariz biçimde daha iyi bir performans ortaya koymuş. “Neticede” diyor, araştırmayı yapan Barbara Fredrickson, “mutluluk bir olumlu duygu hali ve bu duygu hali zihin kalıplarımızı genişleterek, keşfetme ve oyun oynama arzumuzu artırıyor” ki bu, yaratıcı düşünme tarzının ayrılmaz bir parçası.
Dr. Douglas Fields da benzer bir yaklaşımla müziğin duygular ve zihin kalıpları üzerindeki etkisine dikkat çekmiş: “Müzik sakinleştirir veya heyecanlandırır; motive edebilir veya ibadet etmekte olan bir grubu huzur ve sükûn içinde birleştirir, sözgelimi. Veya savaş tamtamları ve borazanlar insanları çatışmaya sürükler”.[5] Yunus’un deyişiyle,
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz
California Üniversitesi’nden (Berkeley) Dr. Summer Allen, müziğin daha geniş ölçekli, yani kişisel iyi olma haline eşlik eden sosyal davranışlara etkilerinden bahsediyor.[6] Bu konuda yapılan araştırmalardan bahsederken Dr. Allen, müziğin hem olumlu hem de olumsuz “sosyal davranışlarla” bir ilişkisinin olduğuna dikkat çekiyor. Müziğin başlıca üç kanaldan –şarkının melodisi, sözel içeriği ve insan gruplarını senkronize eden eşsiz özelliği– iyi sosyal davranışları canlandırma gücünden bahsederek, araştırmaların ortaya koyduğu müziğin beş olumlu etkilerini şöyle sıralıyor:
Olumlu içeriği ağır basan şarkılar dinletilen gruplarda cömertlik eğilimi artmaktadır. Muhtemelen dinlenen müziğin mutluluk veren etkisi, cömertliği de artırıyor.
“İnsancıl (pro-social) sözel” içerikli şarkılar yardımseverliği ve empatiyi besliyor. Dr. Allen burada özellikle “mutlu/neşeli” şarkılardan ziyade, insancıl içerikli şarkıların etkili olduğuna vurgu yaparak, yukarıda andığımız “Heal the World” benzeri şarkıları örnek veriyor.
Aynı şekilde, insancıl içerikli şarkılar kişilerin para harcama tarzını değiştiriyor. Sözgelimi, bir restoranda dinlenen bu türden bir şarkı, bahşiş miktarını artırabiliyor.
Yine bu türden şarkılar insanları daha az agresif, (sosyal barış için vazgeçilmez değer olan) farklılıkları daha fazla kabullenici, kadınlara daha saygılı –evet, gerçekten– davranışlara yönlendiriyor. (“Kadınlara daha saygılı” derken, Dr. Allen’in “evet, gerçekten” demekten kendini alamamış olması manidar, değil mi?).
Ayrıca, müzik dinlemek ve müziğin ritmine uymak, işbirliği yapma ve sosyal bağ kurma eğilimini artırıyor. Burada söz konusu olan ise müziğe uyarak dans etme değil (onun da etkisi varsa da), ondan daha önemlisi insanlar arasında senkronize olma halinin getirdiği olumlu duygudaşlık, nezaket ve dayanışma eğilimi.
Müziğin (ve genel olarak sanatın) ne kadar derin etkileri var üzerimizde, değil mi? Bütün bunların daha huzurlu bir toplumsal hayata katkı yaptığına kuşku yok. Tam da burada, Atatürk’ün “sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünün manası daha iyi anlaşılıyor kanımca.
O halde, daha çok kulak vermeli güzel seslere; kuşların şarkılarından da güzel bir bebeğin gülüşüne veya sevdiğinizin sesindeki ahenge… ve hatta bir gece yağan “kar mûsıkîsine”. Bu kış şansınız yaver gider de, bir gece lapa lapa yağan ve sokak lambalarının ışığı altında, uçuşan beyaz kelebekleri andıran bir kar senfonisini dinleme fırsatınız olur belki. Olmasa da ziyanı yok, Tanburi Cemil Bey dinleyebiliriz mesela Yahya Kemal gibi; içimizde uyandırdığı bir duygunun yükselen dalgasına binerek, dalıp gitmek için bir zaman-mekân yolculuğuna:
KAR MÛSIKÎLERİ
Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.
Bir kuytu manastırda dualar gibi gamlı,
Yüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı,
Bir erganun âhengi yayılmakta derinden…
Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden.
Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plakta.
Birdenbire mes’ûdum işitmek hevesiyle
Gönlüm dolu İstanbul’un en özlü sesiyle.
Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık,
Uykumda bütün bir gece Körfez’deyim artık!
Yahya Kemal BEYATLI, Varşova 1927
[1] Özgün/yeni bir yorum için bkz. https://youtu.be/beb4tBI0fo4 veya https://youtu.be/7kR89Geh18w. Daha otantik bir yorum için bkz. https://youtu.be/jlETB2Lyb88 veya https://youtu.be/JytS7XiwjGg.
[2] Bkz. https://youtu.be/MIuW2mkBpPw veya https://youtu.be/3p34yDK95Ds.
[3] Bkz. https://youtu.be/BWf-eARnf6U.
[4] Jill Suttie, “How Music Helps Us Be More Creative”, https://greatergood.berkeley.edu/article/item/how_music_helps_us_be_more_creative, 17.11.2017
[5] Dr. R. Douglas Fields, “When Music Makes You Cry”, https://www.psychologytoday.com/blog/the-new-brain/201709/when-music-makes-you-cry, 28.09.2017
[6] Dr. Summer Allen, “Five Ways Music Can Make You a Better Person”, 14.11.2017
https://greatergood.berkeley.edu/article/item/five_ways_music_can_make_you_a_better_person
No Comments
Leave a comment Cancel